Türk Felsefeci : Ahmet İnam



İnam (1947) Türk felsefeci ve eğitimci.
1947 yılında Sandıklı’da doğdu. 1971 yılında ODTÜ Elektri Mühendisliği bölümünde yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi'nde felfese alanında doktora yaptı. 1980 yılında Edmund Husserl'de Mantığın Yeri konulu tezini yazarak doktorasını tamamladı.

1989 yılından bu yana ODTÜ Felsefe Bölümü’nde profesördür. Mantık, bilim felsefesi, kümeler kuramı, endüktif ve model mantık, dil felsefesi, tarih felsefesi, ahlak, estetik, iletişim felsefesi alanlarında dersler vermiş, tez çalışmaları yaptırmıştır. 1994’ten bu yana Gönül Felsefesi adını verdiği bir arayışın içindedir. Çeviri ve telif 10’dan fazla kitabı, 300’e yakın yayımlanmış makalesi vardır.

Ayrıca Uluslararası Schopenhauer Derneği ile Michael Polanyi Derneği, Türkiye Felsefe Kurumu üyesi ve Türk Felsefe Derneği Başkan Yardımcısıdır. Evli ve bir çocuk babasıdır.
| Devamı » 27 Mayıs 2013 Pazartesi Unknown 0 yorum

Türk Felsefeci : Bedia Akarsu



Bedia Akarsu, (27 Ocak 1921 İstanbul)
Çapa İlkokulu ve Çapa Ortaokulu'ndan sonra İstiklâl Lisesi'ni bitirdi. Yükseköğrenimini 1943 yılında mezun olduğu İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde yaptı. Aynı bölümde Ernst von Aster'in yönetiminde başladığı doktora çalışmalarını Joachim Ritter'in yanında “Wilhelm von Humboldt’da Dil-Kültür Bağlantısı” konulu tezle tamamladı (1954). Arnold Gehlen ve Hans Freyer'in İstanbul Üniversitesi'nde verdiği bir dizi konferansı ve Ritter'in derslerini Türkçe'ye çevirdi.

1956 - 1958 yıllarında Almanya'ya giderek Heidelberg Üniversitesi'nde Gadamer'in fenomenoloji seminerlerine katıldı ve Scheler üzerine araştırmalar yaptı. 1960 yılında "Max Scheler'de Kişilik Problemi" adlı çalışmasıyla doçent oldu. 1968'de Felsefe Tarihi Kürsüsü'nde profesörlüğe yükseltildi. Bölümde Ahlâk Felsefesi, Çağdaş Felsefe Akımları, Felsefe Tarihi Semineri gibi dersler verdi. Felsefe Bölümü başkanlığı yaptı. 1963 - 1983 yıllarında Türk Dil Kurumu yönetim kurulu üyeliğinde bulundu ve felsefe terimlerinin Türkçeleştirilmesi çalışmalarında Macit Gökberk'le birlikte etkin rol aldı. Ardından 1984 yılında emekliye ayrıldı.

1988 - 1989'da Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde Felsefe Grubu Öğretmenliği Bölümü'nün kurucusu olarak görev aldı. 1990 - 1996 yılları arasında ise İstanbul Üniversitesi Atatürk Enstitüsü'nde doktora dersleri verdi.

İstanbul Üniversitesi'nde Takiyettin Mengüşoğlu'nun başlattığı fenomenoloji ve felsefi antropoloji geleneği Nermi Uygur'la gelişirken, Bedia Akarsu, Ernst von Aster'in de etkisiyle daha çok dil, kültür ve ahlâk felsefelerine eğildi. Doktora çalışmasında gerek yöntem gerekse yaklaşım açısından hocası Alman felsefe tarihçisi Ritter'in oldukça etkisinde kaldı. Öğrenciliği sırasında izlediği Mengüşoğlu'nun felsefi antropoloji seminerleri ve daha sonra Heidelberg Üniversitesi'nde katıldığı Gadamer'in fenomenoloji seminerleri ise onun Scheler üzerine çalışmasını olumlu yönde etkilemiştir.

Bedia Akarsu'nun Kant ahlâkına yönelmesiyle, 1933 Üniversite Reformu'ndan sonra Türkiye'de egemen konuma gelen Alman felsefe eğiliminin temelinde yer alan Kant, Mengüşoğlu'ndan sonra bir kez daha öne çıkmıştır. Akarsu, “Çağdaş Felsefe Akımları” adlı eserinde de daha çok Alman felsefe akımlarını ve filozoflarını tanıtır.
| Devamı » Unknown 0 yorum

Tuz ve Su



Yaşlı hintli usta çırağının sürekli herşeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu bir bardak suya atıp içmesini söyledi. 

Çırak yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. 

-tadı nasıl? diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye cevap verdi. Usta gülümsiyerek çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkartdı. Sesizce az ilerdeki gölün kıyısına götürüp, çırağına bu kez bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken yaşlı adam aynı soruyu sordu: Tadı nasıl? 

-Ferahlatıcı, diye cevap verdi genç çırak 
-Tuzun tadını aldın mı? diye sordu yaşlı adam 
-Hayır dedi çırağı 
Bunun üzerine yaşlı adam suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi. 

-Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok..Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bir ıstırabın acılığı, neyin içinde konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış...
| | Devamı » Unknown 0 yorum

Kişilik Dersi



Sınıf, Öğrencilerin gürültü padırdısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. İçeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor. Bakın diyor. Bu kişliktir. Hayatta sahip olacağınız en değerli şey..Sonra (1) 'in yanına (0) koyuyor; Bu başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)'i (10) yapar. Bir (0) daha...Bu tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz. Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor.Yetenek...disiplin..sevgi...Eklenen her yeni (0)'ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca...Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)'i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. 
Ve Hoca yorumunu yapıyor: 
-Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir..
| | Devamı » Unknown 0 yorum

Sanattan Anlamak



Picasso’nun sergisinde, bir kadın, tablolardan birini ünlü ressama göstererek;
- Ben bu resimden hiçbir şey anlamadım, der.
Picasso sorar:
- Siz Çince biliyor musunuz madam?
Bu soruya kadının, hayır demesi üzerine ise Picasso şu cevabı verir:
- Ama Çince’yi 1 milyardan fazla yakın insan konuşuyor ve anlıyor
| | Devamı » Unknown 0 yorum

Felsefenin Tarihçesi




Felsefenin Tarihçesi 


Bilginin ve insan eyleminin kaynağını ve ilkelerini inceleyen düşünceler bütünü Yunanca «philosophia» («philos», dost, «sophia», bilgelik) sözcüğünden Arapça'ya, oradan da Türkçe'ye «felsefe» olarak geçmiştir

Felsefeciler (filozoflar), genellikle saygın, ağırbaşlı, kolay kolay heyecanlanmayan, hiç bir şeye kızmayan kimseler olarak düşünülür Oysa Eflatun, filozofun başlıca özelliğinin hayret etmek olduğunu söylerdi Böyle olunca, ister bilgin, ister cahil, ister çocuk, ister büyük olsun, herkes filozof demektir, çünkü herkes, hayat üzerine, ölüm üzerine, düşünmek etkinliği, ya da duyduğu sevgi veya başka herhangi bir etkinlik konusunda kendi kendine sorular sorar Ama, sözcüğün dar anlamıyla filozof, düşünce yoluyla dünyayı yorumlamağa, yani dünyaya bir anlam vermeğe çalışan kimsedir 
| | Devamı » 26 Mayıs 2013 Pazar Unknown 0 yorum

Felsefe Nedir?


FELSEFE NEDİR?

Philosophia yani “Bilgeliğe duyulan aşk” anlamına gelen felsefe;
Bugün zihinsel bazı ipleri çözme ve bağlama gibi spekülatif bir beyin jimnastiğine indirgenmiş olsa da, “bilgelik”kavramının tanımı gereği teori ve pratiğin el ele yürüdüğü bir alandır.
Çünkü bilgelik doğru bilginin doğrultusunda, insanı ve toplumları erdemli ve iyi olana yönelten tecrübelere denk düşer. Bu yönüyle felsefe sanıldığının tersine, yaşama sanatı olarak düşünce, duygu ve eylemin bir aradalığına vurgu yapar. İnsanın kendini ve çevresini tanıması yoluyla yaşam boyu öğrenme çerçevesinde, felsefe çalışan veya filozof olan kişi öğrendiklerini uygulayan, günümüz çevre ve insan sorunlarına duyarsız kalmayan, sorunların değil çözümün bir parçası olmayı seçen bir birey olacaktır.
Bu anlamda felsefe fil dişi kulelerden aşağıyı seyretmek değil, hümanist değerleri ve duyarlılığı yitirmeden, aşk sebebiyle bilfiil çalışmak anlamına gelir.
Çağlar boyunca “Klasik Tarz Felsefe Okulu Geleneği”nin de üzerinde durduğu bu değerleri ve anlayışı örnek alan derneğimiz; felsefenin bu gerçek anlamını AKTİFFELSEFE sloganıyla ifade ediyor ve profesyonel gönüllülük bilinciyle gerçekleştirdiği pek çok alandaki etkinliklerle hayata aktarıyor.
| Devamı » Unknown 0 yorum